NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
تَوْبَةَ
عَنْ
الْهَيْثَمِ
بْنِ
حُمَيْدٍ ح و
حَدَّثَنَا
خُشَيْشُ بْنُ
أَصْرَمَ
حَدَّثَنَا
أَبُو
عَاصِمٍ جَمِيعًا
عَنْ ثَوْرِ
بْنِ يَزِيدَ
عَنْ نَصْرٍ
الْكِنَانِيِّ
عَنْ رَجُلٍ
وَقَالَ
أَبُو
تَوْبَةَ
عَنْ ثَوْرِ
بْنِ يَزِيدَ
عَنْ شَيْخٍ
مِنْ بَنِي
سُلَيْمٍ
عَنْ
عُتْبَةَ
بْنِ عَبْدٍ
السُّلَمِيِّ
وَهَذَا
لَفْظُهُ
أَنَّهُ سَمِعَ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ لَا
تَقُصُّوا نَوَاصِي
الْخَيْلِ
وَلَا
مَعَارِفَهَا
وَلَا
أَذْنَابَهَا
فَإِنَّ
أَذْنَابَهَا
مَذَابُّهَا
وَمَعَارِفَهَا
دِفَاؤُهَا
وَنَوَاصِيَهَا
مَعْقُودٌ
فِيهَا
الْخَيْرُ
Utbe b. Abd es-Sülemî'den
rivayet olunduğuna göre,
Kendisi Rasûlullah
(s.a.v.)'i şöyle buyururken işitmiştir:
"Atların
alın(larındaki saç)lannı, yelelerini ve kuyruklarını kırkmayınız. Çünkü kuyruğu
onun yelpazesidir, yelesi elbisesidir, alınlannda ise, hayırlar düğümlenmiştir."
İzah:
Ahmed b. Hanbel, IV,
184; Beyhâkî, es-Sünenu’I-kübrâ, VI, 331.
Atların alınlarından
sarkan perçemlerim kesmek doğru değildir.Çünkü cihad için beslenen atlar
sahiplerinin devamlı olarak cihad sevabı kazanmalarına ve ganimetler elde etmelerine
vesile olan hayırlı yaratıklardır. Atların alınlarında hayırların toplanmasından
maksat, onlar vasıtasıyla elde edilen sevaplar ve ganimetlerdir. Nitekim
"Birinize ölüm geldiği zaman mal bırakırsa...”[Bakara 180] âyet-i
kerimesinde de "hayr" kelimesi, mal anlamında kullanılmıştır. İşte
böyle hayırlı olan bu hayvanların en şerefli organları alınları olduğu için
alınlarında bulunan perçemlerini kesmek uygun görülmemiştir.
Atın alnından murad
alnına sarkan yelesidir. Hattâbî ve diğer bazı âlimler alın kelimesiyle atın
bütününün kastedildiğini söylemişlerdir. "Hayır düğümlenmiştir"
cümlesinden murad, hayr düğümlenmiş gibi onlardan ayrılmaz demektir. Burada
bir istiâre-i mekniyye vardır. Çünkü hayır maddi şeylerden değildir ki, alnının
üzerine düğümlensin. Lâkin burada aklî olan şey, maddi gibi tasavvur edilmiş ve
mübalağa yolu ile maddeye verilen hüküm ona da verilmiştir. Alım zikretmek
istiareyi tecrit içindir. Ayrıca onları soğuktan ve sıcaktan koruyan yeleleri
ile, kendilerini rahatsız eden zararlı böcekleri kovalamalarına yarayan
kuyruklarını kesmek de hoş karşılanmamıştır. Bu hadisin senedinde kendisinden,
"bir adam" diye bahsedilen râvinin kimliği meçhuldür. Fakat bu hadis
diğer hadislerle takviye edilmiştir. Bu hadis-i şerif ile, Buhfiif de geçen;
"uğursuzluk (telakkisi adet olarak) ancak üç şeyde; atta, kadında, evde
hâsıl olur.”[bk. Miras Kâmil, Tecrid Tercemesi, VIII, 360.] mealindeki hadis-i
şerifin arasında bir çelişki bulunduğu söylenemez. Çünkü Buhârî'deki hadis,
câhiliyye dönemindeki arapların uğursuzluk telakkilerini belirtmek için
söylenmiştir. Islâmiyette ise, bu sayılan şeylerde uğursuzluk söz konusu
değildir. Nitekim Tahâvî*nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte bildirdiğine
göre, uğursuzluk konusunda Hz. Âişe'ye bir soru sorulmuş da Hz. Âişe buna şöyle
cevap vermiştir; "Kur'ân'ı Muhammed'e gönderen Allah'a yemin ederim ki,
katiyyen Rasûlullah (s.a.v.) böyle bir şey söylememiştir. O yalnız câhiliyye
halkının kadınla, evle ve atla teşe'üm ettiklerini bildirmiştir."[bk. Miras
Kâmil, Tecrid Tercemesi, V, 361.]